9 Ocak 2011 Pazar

bişeyler yazmalıyım diye fırladım yataktan..

Bişeyler yazmalıyım diye fırladım yataktan. Oysa sızıp kalmam gerekirdi çoktan. Öyle ya, 30 yaş, 20li yaşlar gibi olmuyor;iki kadehte yıkılıyor insan; kaldırmıyor bünye eskisi gibi...ama bünyeye inat hareketleniyor, hop hop hopluyor içindeki minik canavar...

İncelmiş duyarlılığım ve katı, yıkılmaz gibi görünen, sert kişiliğimle meydan okuyabileceğimi sanıyorum etrafımda olan biten herşeye...Öyle çok şey var ki söylemek istediğim, öyle çok şey var ki ....Kavga ediyorum, savaşıyorum ama sonunda hep yenilen ben oluyorum gibi hissediyorum...üzülüyorum...

Bir an geliyor; bir yol görüyorum..gerçek mi hayal mi ayırt edemiyorum. Arabaların ışıkları yarıp geçerken yolun karanlığa batmış hüznünü, bir sesle ayılıyorum: Evimize gidiyoruz diyor o ses...ve gidiyoruz...Ev, evim! Kedim! sevdiğim herşey! Evet herşey orda! Peki ben nerdeyim?

Kimseyi rahatsız etmemeliyim...Sessiz olmalıyım...insanlar "sarhoş olup sızmak için" içiyorlar çünkü...insanlar konuşmak istemiyorlar, uyumak istiyorlar...oysa ben tüm bu olan biteni konuşmak istiyorum. Tüm olan biten! sabahı beklemek...sabah olmaz...sabah konuşmak aynı şey değil ki...kimse bunu anlayamıyor...sabahın enerjisi başka! Sabah demek yeni bir gün demek...yeni şeyler bekler sabah! yeni cümleler, yeni sözler, yeni gülüşler yeni...oysa gece olanlar geçmişte kalmıştır...sabah kabul etmez bunu, istemez...aykırıdır sabahın ruhuna...işte bunu anlamıyor kimse...susmak gerek diyorlar...şimdi susmalısın..."bu kafayla" konuşulmaz! benim kafam sağlam oysa...benim kafam dinç! tam konuşmalık! Sarhoş olmak için içilmez ki be güzelim....

Anyway derler bizim köyde...herneyse yani...Quand meme de derler başka bir dilde...e nin üzerinde şapka var...

Hiç yorum yok: