24 Şubat 2011 Perşembe

Kedi rüyası ve paradoks

Rüyamda, daha önce de rüyalarımda sık sık gördüğüm  köhne,yıkık dökük gayet kötü bir binada yaşıyormuş dayımlar. Bir de kedileri varmış. Nasıl tatlı bir kedi. Sapsarı, sokulgan, sıcacık...Kucağıma alıyorum, gezdiriyorum. Her yere götürüyorum onu. Dayımları görmüyorum sadece orda yaşadıklarını biliyorum o kadar..

Aslında çok sık düşünürüm bunu. Hani rüyanda gördüğün bir yeri daha önce de pek çok kez görmüşsündür ya, rüyanda yani, O acaba cidden öyle mi? Yoksa o gece ilk defa mı görüyorsun da sana mı öyle geliyor?  Tam bir paradoks bu.! Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Çünkü rüyadaki algılayışla gerçek yaşamdaki algılayış aynı değil.Tamam, yaşadıklarımız ve hissettiklerimiz bu rüyaların hammaddesini oluşturuyor ama, rüyadaki sen'in geçmişi, gerçek yaşamdaki sen'in geçmişinden farklı...Hatırladığımız ne aslında? of biri beni bu paradokstan kurtarsın bi zahmet! :)

Bilinçaltımız, belli olaylara ve duygulara karşı belli mekanlar ve kişiler yaratıyor.Biz farkında değiliz ama bunun. Üzüntü için, mutluluk için, özlem  için...O köhne bina sanırım bilinçaltımın, sıkıntılarıma karşı yarattığı bir simge. Mutlu olduğum zaman hep anneannemin evini görürüm mesela...Inception filmi geldi aklıma...rüya tasarlamak...bilinçaltının da yaptığı bu işte...duygulara göre rüya tasarlamak...

Bu rüya konusu çok ilgimi çekmeye başladı son zamanlarda.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Masa da masaymış ha-Edip CANSEVER





 (Bayılırım bu şiire.buyrunuz efenim)




Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu

Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.

EDİP CANSEVER

Çok tatlı maşallah!


  • Biz bu blogdan para kazansak ya. (Bu blogdan derken, herkes kendi blogundan tabi)Hayatımda keyif alarak yaptığım tek iş bu oldu. İşiniz ne? "blog yazarıyım ayda 10.000 dolar kaznıyorum, başta basit bir hobi gibi başlamıştı"falan diye röportajlar versek falan. allah allaaaahhh!! 
  • Bakın bir kez daha ve 4578.kez söylüyorum. Benim gözlerimin altı doğuştan, göz yapısı olaraktan hafiften şiş. Bana bir daha gelip de "noldu gözlerinin altı çökmüş" "nooldu uyuyamadın mı gece" diye soran olursa yemin ediyorum elini kolunu bağlayıp 1 hafta uykusuz bırakırım. 
  • Evimi seviyorum evde olmayı seviyorum ve evet evde sıkılmıyorum. İşim olmadıkça, çok bunalıp hava almak istemedikçe, hadi bişeyler yapalım demedikçe de dışarı çıkmayı çok seven bir yapım yok. Öyle amaçsızca fink atmak manyak gibi, bana göre değil.Hah bunu da 3498.kez söyliim de bana gelip bi daha "evde sıkılmıyo musuuun" demeyin. Valla eve kapatıp çok fena canınızı sıkarım. 
  • Ayrıca da çevremde sürekli çocuk doğurmaktan vazgeçin. Tamam zamanı geldi geçiyor ben de farkındayım da bu kadar da gözüne sokulmaz ki kardeşim.insaf..Son 2 yıl içinde kurduğum ve içinde "çok tatlı maşallah" geçen cümleleri toplasam burdan köye yol olur. O derece yani.
  • Sürekli evlenmekten de vazgeçin. Çocuk özeniyo sonra gidip olay çıkartıyo falan. Ayıp.
  • Ayrıca da kendimi yıllardır miyop olarak bilen ben, bu yaştan sonra bir de astigmatla mücadele etmek zorunda kalmaktan dolayı çok üzgünüm. 10 sene sonra bi de hipermetrop patlatırım üstüne, oooh süper! 
  • İlişkimle ilgili konuştuğum çevremdeki yakın arkadaşlarımın, sanki ben sevgilimi kötülemeye çalışıyormuşum moduna girip bunları duymak istiyormuşum gibi bana olumsuz şeyler zerketmeye çalışmalarından, sevgilimi diğer bütün erkekler kategorisine sokmalarından ve benim bundan memnun olduğumu sanmalarından bıktım. (aaa öyle mi yapıyor o zaman kesin bir sorun vardır altında bir şey vardır falan gibi..) Ben, herşeyin yolunda olduğunu,abartttığımı, ortada bir sorun olmadığını duymak istiyorum heeey! Rahatlamak istiyorum sadece bu! Ben kötülesem bile siz olumlayın ulan bir kere de! Artık "yakın arkadaş" kategorimi gözden geçirmemin zamanı geldi sanırım...
Peki bakalım. bu da böyle olsun. Gelir yazarım yine..

Yeniden Sev beni-Reconstruction (2003)

Çok ilginç bir Danimarka filmi. 2003 yapımı. Karmaşık ve farklı bir kurgusu var. Avrupa Sineması sevenlere tavsiye ederim..


22 Şubat 2011 Salı

Hayat "düstur"u

Bak şindi...olacak şey mi...aklıma gelene bak az önceki yazımın ardından. sanırım günlük konusu açılınca beynim fır fır dönüp en komik anıların birinde durdu ve parmağımı heyecanlı bir hamleyle yeni kayıt düğmesine doğru itti.


Günlük değil de "hatıra defteri" diye bişey vardı benim çocukluğumda. Ailene, yakın çevrene, arkadaşlarına filan yazdırırdın. Seni ne kadar sevdiklerini filan yazarlar, güzel dileklerde bulunurlardı. Aileden birine yazdırdığında kesin içinde eski Türkçe geçen bir cümle olurdu ve ben çok sinir olurdum buna :))


Babaannemle Dedeme yazdırmıştım. Dışı mavi kaplı, bir tane kız resmi olan bir hatıra defterim vardı. (Bak onlar nerde hiç bilmiyorum, günlüklerim duruyor da...) İkisi de çok sevinmiş ve hemen koyulmuşlardı yazmaya. Dedemin ilk cümlesi "Sana bir hayat düsturu yazayım..." idi. Bu ne demek diye babama sormuştum babam da açıklamıştı. Ama ben takmıştım o kelimeye ve naptım dersiniz? Onu güzelce karalayıp, altına amaç mı yazmıstım gaye mi yazmıştım tam hatırlayamıyorum şimdi. Türkçeleştirmiştim yani aklımca:))(gaye çok Türkçe sanki de) Babaannem de "bu güzel sahifeyi bana ayırdığın için gözlerinden öperim" yazmıştı. Sahife ne yaaa! :))) tabi aynı muameleyi ona da yapmıştım. Şimdi bunu yaptığım için öyle üzüldüm ki...çocuk aklı işte...sanki onlar yanlış yazmıs da ben düzeltmişim gibi...ne ayıp etmişim...Öyle aklıma geldi işte...


aaa babaannem bi kere de benim günlüğümü okumaya kalkmıştı yaa... "Ajanda günlük" yıllarımdaydı. herhalde ortaokulda filandım. Tatilde onların yanında kalıyordum ve her akşam o günlük çıkıyor ve özene bezene bişeyler karalıyordum. Babaannem de her seferinde şakacı tavrıyla " ne yazıyorsun, ben de okuyayım" der gülerdi. Bir gece nasıl olduysa masanın üzerinde unutmuşum. Su içmeye kalktım aa bir baktım odanın kapısı aralıktı ve babaannem yakın gözlüklerini takmış bi güzel günlüğümü okuyor. ben su içerken babaannem de tuvalate gitti galiba fırsat bu fırsat kaptığım gibi günlüğü çantama koyup hemen yatağa girdim. Gerisini bilmiyorum ve bazen düşünürüm. Tuvaletten geldiğinde babaannemin yüzünde oluşan dumuru düşünürüm bazen :))) Soramazdı da, günlüğün nerde okuyodum ben onu diye :))) ööyle kalakalmıştır :)) hehehe:))


Bu arada neydi o hayat "düstur"u hiç hatırlamıyorum...Belki hatırlasam herşey daha güzel olurdu yaşamımda...kelimeye takacağıma içeriğine taksaymışım keşke...çocuk aklı işte...:)


Kelimelere takmam yüzünden oluyor ne oluyorsa zaten. Bir şeyi ille kafamdaki kelimelerle duymak istiyorum hep...İçerikten çok biçime önem vermek beynimi yoruyor...yoruyor...


NOT: Şİmdi hatırladım! "kanun" yazmıştım ben ona. Düstur, kanun demek demişti babam..Amaç ya da gaye değil...:)

21 Şubat 2011 Pazartesi

Şeker Şeyler

Şunların şirinliğine bakar mısınız? :)Bayıldım ben bunlara! 

Ürün kodu: AYA-YA949D
                                                                                          Fiyatı: 79 TL
                                                                  Bu ürünü satın almak için : http://www.kafekadin.com/odeme.html

Düşüş

Bugün hiç güzel bir güne uyanmadım. Mars mı Jüpiter mi ne baskı yapıyo gene, anlamadım. Yok yok gene dolunay vardır kesin.Bu gezegen hareketlerinden bu kadar etkilenen bir allahın kulu daha var mıdır acaba.

Çok saçma rüyalar gördüm, hava kapalı.. ki kapalı havaları sevdiğim halde bugün üzerimde korkunç bir baskı yaratıyor. Sanki birileri bana durmadan negatif enerji yolluyor gibi. Zihnimi odaklayamıyorum hiçbir şeye. Yüreğim pır pır...yaşamımda bir şeyler sonsuza kadar değişiyormuş ve ben engel olamıyormuşum gibi...düşüyorum, tutunamıyorum ve çok yalnızım bugün...

Ta ta ta taaaaaam! Karşınızda Wii sports'un denge oyunu Zazen!



Yalnız, bunda korkunç surat falan çıkmıyor, niye anlayamadım ama sanırım ne kadar dengeli durursan o kadar uzun süre gidiyor. Dengeli durmayınca pörtlüyor o surat herhalde...:)

Pazar gecesi Wii'si

Bütün pazar günü boyunca tembel tembel oturup gece oldu mu bir enerji geldi bana. Kalktım Wii'yi açtım. her zaman yaptığım bir rutinim vardı. İşte sevdiğin egzersizleri kaydediyorsun, düzenli olarak onları yapıyorsun arka arkaya...teker teker seçmen gerekmiyor.Toplam 30 dakika falan.

Bir de, her moda göre ayırmışlar. rahatlamak için, uyku için, yok efendim genç kalmak için falan filan diye.Her kategoride de 3'er egzersiz var. daha önce o şekilde yapmamıştım bu kez yapayım dedim. Relax'e tıkladım.Nedense rahatlamaya ihtiyacım varmış gibi hissettim.Gecenin bu saatinde rahatliim de uyuyim yani dimi.

Neyse, 3 egzersiz koymuşlar. ilk İkisi Yoga, sonuncusu da tuhaf bişi, anlamadım ne olduğunu, ilk defa görüyorum. Sonradan anladım ki çakma meditasyon gibi bişeymiş! Denge tahtasına bağdaş kurup oturuyosun, bi tane mum yanıyo ekranın ortasında, hiç kıpırdamadan durman gerek.Arkadan garip sesler geliyo, tıkırtılar falan. Akılları sıra korkmanı ve vücudunun sarsılmasını sağlamaya çalışıyorlar galiba.

Oturuyorum neyse, birden "hööyyt!" diye korkunç bir surat belirdi ekranda. "Allah sizin cezanızı versin!" dedim bi anlık refleksle. Relaxing melaxing hak getire tabi. Zaten puan da alamamışım. "Unbalanced" çıktı sonuç. Ulen ben rahatlicam diye yapıyorum adamların yaptığına bak. Nası bi rahatlama egzersiziyse artık... Küstüm işte hıh! girmiim de görsünler 1 ay. Hani internette dolaşan videolar vardı ya bi ara, sesini açın diye ısrar ediyorlardı da bakarken bakarken bi tane surat ve çığlık beliriyodu falan. Onun gibi bişi. Git yaaa.

Ama herşey bir yana, gerçekten çok keyifli. Almak isteyen arkadaşlara kesinlikle tavsiye ederim. Düzenli yapıldığı sürece gerçekten faydasını görüyorsunuz. :-)

20 Şubat 2011 Pazar

"TV'de ilk" saçmalığı

...ben hep "TV'de ilk" yazan filmleri bir halt sanırdım. Ne alakaysa. Öyle bir hava veriyor ama dimi. Sanki sana özelmiş gibi, kaçırmaman gerekmiş gibi..

Oysa sonradan öğrendim ki bu filmler "çuval film" tabir ettiğimiz, Televizyon kanallarına paket paket satılan filmlerin arasına serpiştirilmiş, Amerika'daki video dükkanları için çekilen ve kimsenin izlemediği, hiçbir sinemasal kaygı içermeyen filmlermiş. Dandirik filmlermiş işte. O yüzden "Tv'de ilk" yani. Bi numarası olduğundan değil...

Anlayacağınız kakalıyolar bunları kanallara ve biz de bir halt zannedip izliyoruz. Hoş, bazen geceleri iyi oluyo bu filmler. Gülmek  için..Valla...özellikle "çuval film" arayışına giriyoruz bazen ve "Tv'de İlk" yazan bir film görünce "allah yaşasın" diye izliyoruz. :)

Hani bunu böyle bilip de izlemek gerçekten çok keyifi oluyor.

"Siz anca bundan anlarsınız, alın!" diye insanları aptal yerine koymaya çalışan şu kocaaa "Tivi Vörld" işte...Bi de sonra yok bizim insanımız bunu seviyo napalım diye masuma yatmaya çalışırlar dimi...Sen insanını adam yerine koymayıp, yıllar boyu sinema budur, film budur diye çuval filmlerle uyutup beyinlerini uyuşturursan olacağı bu tabi...Sonra da utanmadan, dalga geçerler insanlarla...Dizi izliyolar, yok sinemadan anlamıyolar diye...Ne olacaktı başka? Oturup da Guguk Kuşu'nu mu eleştirecekti insanlar? Bir beğeni geliştirmelerine, zevklerinin incelmesine izin verdin mi de bunu bekliyorsun?

Neyse...:-)