13 Kasım 2010 Cumartesi

Şişme yanakla geyikli sabahlık

Yanağım şişmiş...antibiyotiğe başladım bu sabah...Dişim yüzünden...ama geçicek...ne zaman grip olsam, bi yerime bişey olsa hep geyikli pofuduk sabahlığım yardımıma yetişir...sanki onu giyince iyileşir gibi olurum...Dışardan bornozu andırsa da hayır o bir sabahlık...kaban gibi giyip dışarı çıkabilsem keşke...o zaman hiçbişey olmaz bana...karşıdan karşıya bile geçebilirim korkmadan...insanlar der mi ki, aaa deli herhalde bornozla dışarı çıkmış diye? kesin derler...ben de onlara geyiklerimi gezdiriyorum desem mesela...ooo ozaman deli olduğuma iyice kanaat getirirler...ne güzel...eskiden...yani daha gençken, lisedeyken filan, aklımıza hep marjinal fikirler gelirdi, hani o yaşlarda hep farklı olmak istersin ya, mesela kotları ters giymek, dizlerini paçalarını yırtıp içine kareli artık kumaşlardan yama yapmak, sarı, mavi mor ojelerle tırnaklara desen yapmak gibi....yapardık da...böyle gezerdik...çok mutlu olurduk....o zaman deli derler miydi acaba bize? sanmıyorum...gençlik işte der geçerlerdi ama şimdi yapsam, koskoca kadına bak derler...ama ben gencim desem mesela...cidden...ben hala 17 yaşındayım!!! 17 yaşında...17 yaşı...17 yaş..17 ya!...diye haykırsam....amaaan neyse...herşey zamanında güzeldi deyip babaanne moduna geçiyim bari...

Musti büyüdü

Musti büyüdü...2 buçuk yaşına geldi...Biz taşındık...yaşam değişti...Aslında yaşam falan değişmedi, bu lafı da hiç sevmem...insan nedense büyüyüp değiştiğini kabul etmekte zorlanır, büyümek ve zamanın geçmesi, yaş almak demek, yaşamın sonuna bir adım daha yaklaştığını gösterdiğinden olsa gerek, hep geçmişte yaşamayı tercih eder, zorlanır kabullenmekte zamanın geçtiğini...Son zamanlarda Osho okumaya başladım. Başlarda, şu bilindik aptal bestseller lardan sanmıştım onun kitaplarını...hani vardır ya, yaşamın anlamını çözdüğünü sanan bir takım adamlar çıkıp, sanki kendileri mükemmel bir yaşam sürüyorlarmış gibi bir sürü ahkam keserler; "mutlu olun, gülümseyin" vs vs...sinir olurum onlara çünkü hepsi birer safsata...yaşamın anlamını çözmek diye bir şey olamaz ki ben bunu Osho okumaya başladıktan sonra anladım...Yaşam zaten kendi içinde anlamlı...Nedense onu anlamsız sanan biziz çünkü tek düşündüğümüz, ölmeden önce herşeyi yaşamak, hayatımızı hep ölüme göre programlıyoruz, hep yaşamın anlamsız olduğunu savunuyoruz ve ölüme bir anlam veremiyoruz, işte bu yaşam denen şeyden ne kadar kopuk yaşadığımızı gösteriyor. osho bunu, doğu ve batı farkı olarak adlandırıyor. Batı'da ölümden sonra yaşama inanç olmadığından insanların hep yaşamı kaçırdıklarını düşünerek herşeyi acele yaşadıklarını söylüyor, oysa doğu'da ölümden sonraki yaşama olan inançlarından insanlar yaşamı daha yavaş daha sakin daha tadını çıkararak yaşıyorlar diyor. Çünkü bir aceleleri yok...Batı'daki bu Ölüm korkusunun da yaşamı "yaşayamamaktan" kaynaklandığını söylüyor...Şimdi, doğu felsefesi bize hep mistik ve delice gelmiştir o nedenle bu insanların dediklerini ciddiye almayız ama temelde ne kadar mantıklı ve o hep istediğimiz "mutlu ve huzurlu" yaşam için bize ne kadar çok ipucu sunduklarını görmemiz gerek...

hepinize huzurlu ve mutlu günleer...yine yazıcam...